Rivayet odur ki, orta yerine gelindiğinde kitabın, kelamın manası zirvede dolaşırmış.
Kitabın ortası, ömrün ortasıysa eğer, peygamber yaşına geldiğinde insan, bulmuştur anlamını yaşamın. Yaşamın anlamı kimi zaman bir kelime, kimi zaman bir bakıştır. Ve o kelimeler ve bakışlar ki suretinde mana gizler ve giz sadece gizli değil aynı zamanda şifrelidir zaman boyutunda. Bu sebeptendir ki çözdükçe ve biriktirdikçe insan oluyoruz. Bir nehirse yaşam, ömür bir barajdır; Biriktirmek lazım. Saklamak, sakınmak ama esirgememek lazım. Toprağa yürek, toprağa beyin, toprağa ömür vermek lazım.
Ortaya çıktığında su sudur.
Kitabın orta yerinde duran cümle ne öncesinden ne sonrasında bihaberdir. Hepsini ve hep beraber görmek lazım. Görmek denen şey gözle değil beyinle yapılırsa makbuldür ve zekanın çoğu şeytan çağırır.
Kendinden ötesine vardığında su sudur.
Kendi yatağında akan nehir yamaç çatlatır. Kendi yatağından taşmak, bir boy ötesine varmak için sebat etmek lazım. Tanrı eğer, belirleyecek olsaydı mecramızı, ya biz neye yarardık vücutlarımızda. Cüsselerimize yükleyip bunca yükü ne diye dolaşırdık beyhude yaşamın sokaklarında. O sokaklar ki her berduşun şarap fıçısıdır Diyojen boyutunda ve güneş vurdukça güney yamaçlarına Diyojen şarap fıçısında bir kan damlasıdır: Güneşi korumak, güneşi tepede tutmak lazım. Ömründe bir yaprak dahi açmamışsa insan, ortada kuru ve sipsivri bir ağaç vardır; ağaç olmak ama keresteye yatmamak lazım.
Kendine yettiğinde su sudur.
Önce kendine yetmek lazım. Kendine ve kendi kendine eklenmek lazım. Bütün matematik denklemlerinde çarpan olmak ve çarptığını çoğaltan olmak lazım. Sıfır olmak herkesin harcı değil, sıfır olmaktan, kitabın orta yerine varmadan, sakınmak lazım. Lazım çünkü sıfır, kullanıldığında sade, kullanılamadığında baldıran zehriyle dolu bir kadehtir. Kadehi tok karınla almak lazım. İçmek ama serden geçmemek lazım. Serden geçen başkasının savaşına piyon olandır. Ser’i serin ve her daim diri tutmak lazım. Serden olan yardan ve cümle cihan yarardan olmaktır. Yar olmak, yaran olmak ama yaranmamak lazım. Kendine erdikten sonra çıkmak, çıkmışken güzeli illaki görmek lazım.
Kendine geldiğinde su sudur.
Suyu kirletmemek lazım çünkü suyun kiri ömrün kiridir; bulaşıcıdır. Suyu korumak lazım. Aziz olmasa da elzem, kutsal olmasa da Zemzem’dir su. Su bir ömür gibi akıp gidendir karşı kaldırımda. Akmak ama yitip gitmemek lazım. Bir kitap gibi diri, bir İspanyol güzeli gibi iri olmak lazım. İri olmak ama yine de narin kalmak lazım. Vardığında cümlenin sonuna satır başı yapabilmek lazım. Satır başı yapılmayan her kelime kitaptan düşen yaprak gibidir. Yaprak köküne gübre olur ama düşen kelimenin doğaya bir faydası yoktur yazım boyutunda. Düşen yaprak olmak ama düşen kelime olmamak lazım.
Kendini bulduğunda su sudur.
İllaki bulmak lazım. Aramak, aramak ve aramak lazım. Niye yaşadığını, ne yaşadığını, nasıl yaşadığını neyi yaşadığını bulmak lazım. Mana aleminde derviş, madde aleminde ermiş olmak lazım. Kendini ve kendine benzerini bulmak lazım. Aynı havayı aynı şekilde nefesleyeni bulmak ve o nefese nefesle dokunmak lazım. Ve illaki dokunmak lazım. Dokunmak, dokumak ve okumak lazım. Hepsi birdir bunların: Dokunan dokunmuş, dokunmuş okunmuş demektir; Kelimeler ilmeği değil midir bir halının. Halı olmak, nakışlanmak lazım. Nakış ömrün cevheri ve yaşanmışlığın simgesidir. Simgeleri korumak lazım.
Orta yerine vardığında kitap, ömrün ortasına varmıştır hikaye. Bir yazarın karaladıkları değildir mesele. Mesele bir yazarın acılarının yekunundan müteşekkildir. Meseledir ve bütün hücreleriyle okurunu arar. Yer altı ırmağı gibi alçak gönüllü ve bir o kadar süsten ve ihtişamdan uzak değilse yazar, varacağı yer bir okur yüreğidir. Varır mı? Varırsa vardır. Varmayan her kelam yer altı sularına karışan bir yağmur damlasıdır. Ve o damlalar ki damlaya damlaya ömür ve gün geldi okyanus oldular. Damlayı korumak ve okyanusta bir katre olmaktan çekinmemek lazım…
Bu mesaim sanadır ey yazar: Kız babası olmak lazım…
Hasan Sever
Zürich, 26 Eylül 2008