Rock için yetmişli yıllar neyse, Alevi deyişleri, geniş manada ozan kaynaklı Deyiş/Türküler için de 80’li yıllar aynı manaya gelir.
Şimdinin çoğu türküsü ve saz-söz ustası o dönemden beslenmiştir. Bu verimli dönemin en klasik üretimi ise Muhabbetler Serisi’dir. Alfabetik sırayla: Arif Sağ, Muhlis Akarsu, Musa Eroğlu ve Yavuz Top’un kimi vakit üçlü, kimi vakit dörtlü ürettikleri albümler hala kaynak olmaya devam ediyorlar. Bence, bu dönemin (serinin) en klasiği Muhabbet 4’tür. Tek eksiği, güzel ozanımız Muhlis Akarsu’nun yokluğu olan albüm Arif Sağ’ın seslendirdiği “Bir dost bir post yeter” bana türküsüyle başlar. Albüm dediğimi bakmayın, aslı kasettir. Kasetin A Yüzü bu türküyle, B Yüzü ise Hey Erenler türküsüyle başlar; seslendiren Musa Eroğlu. Mevzumuza konu olan türkü ise B Yüzü’nün üçüncü parçası: Minnet Eyledikçe. Türkü’nün orijinali ile kasete okunanı farklı. Ben farklı olanı yazıya alacağım.
Yazmaya başladığımdan bu yana, ki on yıl falan oluyor, hep iyi bir kurmaca aradım. Bu dörtlüğe layık bir kurmaca; fakat mesele kurmacada değil olgudaymış: Neye istinaden yazacaktım? İşte, zaman o zamandır.
“Minnet eyledikçe aksine döner”
Birinci dize bu. Bütün zalimliklerin özetidir. Minnet eylersiniz fakat zalimin zulmü azalmaz; tersine… Peki nedir çaresi! Yani ne’yleyeceğiz? Elbette bildiğimiz şeyi: Başkaldırı. Hani Almanca yayımlanan Der Spiegel’a bile kapak yaptığımız sözü: “Boyun Eğme”yeceğiz. Peki karşılığ! Karşılığı ikinci dizede:
“Etmeyenin çarkı devrana minnet”
“Etmedik… Ve devran bize yine ölüm bahşetti. Gencecik çocuklarımızı ölümün soğuk sularına kaptırdık. Öyle acı ölümler ki, biz geride kalanlar, yaşadığımıza utandık. Utanıyoruz. Peki nedir bizi ölüme rağmen sokaklar çıkaran şey! Güzel insanımız, şairimiz, canımız, en dalgalı saçlı yakışıklı sürgünümüz Nazım’ın dediği gibi “sol memenin altındaki cevahir” neden korkmaz ölümden; çünkü şöyle söyler üçüncü dize
“Kanaat tacını giydikten sonra”
Cümle odur ki, peşinden cümlesini getire. “Kanaat tacını giydikten sonra” da buna benzer bir cümledir; hatta cümlenin en kıvam hali: Dize. Peşinden ne mi gelir:
“Ne Sultan’a minnet ne Han’a minnet”
Budur,
Kaç yıl sonra yazmayı becerebildiğim şey budur: İşin aslı, dostlarım, yaptığım sadece Aşık Dertli’yi tekrardır; başka bir asırda, başka sözlerle…
Hasan Sever
Zürih, 17.07.2013
Minnet Eyledikçe (Orijinal):
Minnet eyledikçe aksine döner
Etmeyenin* çarkı devrana minnet
Geceler muhabbet şem’ası yanar
Hacet değil mah-ı tabana** minnet
Ezberden okuduk aşk kitabını
Anladık sofunun her sevabını
Saki sundu bize hayat abını
Kalmamıştır abı hayvana minnet
Müminler işine münafık şaşa
Münkirler başını ko vursun taşa
Kanaat tacını giyince başa
Ne sultana minnet ne hana minnet
Erenler bezmine girmez namahrem
Bu yolda baş veren olurmuş mahrem
Dost derdinden buldu derdine merhem
Dertli etmez gayrı dermana minnet.
Aşık Dertli
* Kimi kaynaklarda “Etmeyelim” diye geçiyor.
** mah-ı taban: (Meh-i tâbân) Parlayan ay. Parlak ay.
*** ab-ı hayvan: farsça, dirilik suyu ebedi hayat verdiği zannolunan su demektir. tasavvufta bu terim “irfan”ın müteradifi olup, nurun pırıltıları ve ilâhî tecelliler için de kullanılır. (Kaynak: Ekşi Sözlük)