Pakize Suda’nın düz yazısını, Can Yücel şiiri sanmak

Dağ ovayla, duvar kapıyla, yol uçurumla yer değiştirmiş. İnsanlar tepe üstü yürüyor. Cümle ağaçlar gövde uzatmış, yerde yatıyor; gram gölge yok.

Rüzgar çıkmaya görsün, fırtına şiddetinde esiyor. Yorgan, yatak, içinde siz olduğunuz halde, havada uçuşuyor. Artık irade koyup, kalkmalısınız. Ama hayır! Fırtına sizi bir şiir dinletisinin içine atıyor. Şiir dinletilerinden nefret etmeniz yetmezmiş gibi, tutup bir de Pakize Suda’nın düz yazısını, Can Yücel’in şiiri olarak dinlemek zorunda kalıyorsunuz. “Yeter! Şiir aşkına yeter” diyerek yataktan fırlıyorsunuz. Oh be Kabusmuş!

Fakat bu kabus, İnternet’te, Pakize Hanım’ın 24 Temmuz 2008 tarihli Hürriyet’teki köşe yazısını güncellersek, 10 yıldır devam ediyor(muş).

Şiire(!), bir arkadaşımın “Duvar”ında denk geldim. Okudum. Can Yücel’e dair en ufak bir “emare” yok. “Hani olmaz mı, şeytan doldurmuştur; çok çok kötü bir gününde yazmıştır” desem, diyemiyorum. Arkadaşıma şu notu yazdım: “Gram Can Yücel tadı yok.” Sonrası malum. İnternet’te tonla seslendirmeler mi dersiniz, “antoloji”lere girdiler mi, hediye etmeler mi, ne ararsanız mevcut.

Neyse ki Pakize Hanım’ın yazısını bulmam çok sürmedi. Feryat figan, yazının (bütün nezaketiyle, “şiir” demiyor) kendisine ait olduğunu, belirttikten sonra ekliyor: “Yok, aslında bugünkü aklımla okuyunca tutamamışım. Yeniden yazsam bir sürü yerini değiştiririm yazının. Yani benim için bile pek de ahım şahım olmayan şey nasıl Can Yücel gibi bir ustaya mal ediliyor anlamış değilim, bu da ayrı bir konu.” (1)

Hep söylemişimdir… Şair, okurla arasına mesafe korsa, kaynak yapan çok olur.

Ne yani, bu kadar güzel yazacak ne var? Okur henüz hazır değil! Pakize Hanım’ın düz yazısının, Can Yücel’in şiiri olarak ortada dolanması için, bence, Can Yücel’in Venüs’te, o cehennemi güzellikte, okurun da, Konyaaltı Plajı’nda, şeyi şeyine denk yaşaması lazım. Ve korkarım durum bu.

Yine de bir iki tüyo:

1. Can Yücel, köpeği için “kapıdaki” tabirini kullanmaz.

2. “Bir yanımız kalk gidelim” dedikten sonra, mutlaka bok yedirtir.

3. Şairin “Güvende olma duygusu” yoktur.

4. “Evlenmeler… Bir çocuk daha doğurmalar…” tarzı bozulmuş kelime kullanmaz.

5. “Borçlara girmeler” tarzı, Türkçe olmayan kelimeler kullanmaz.

6. Falan filan…

Hepimiz, dili, bir ucundan tutup çekiştiriyoruz; kullanıyoruz. Fark; kimileri onu genişletirken, çoğumuz yırtıyoruz. Bence hayat, bırakalım iyiyi bulmamıza, kötüyü fark etmemize bile razı. Ve biz, galiba, çoğu zaman bunu bile beceremiyoruz.

Hasan Sever

Zürih, 15 Ekim 2011

(1) http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9504002.asp?m=1

Sahte Can Yücel şiirleri için bakınız:

https://t24.com.tr/haber/tespit-edilen-sahte-can-yucel-siiri-sayisi-50,834606