El âlemin rampası

Yıl 1986, Ankara Atatürk Lisesi’nde lise bir talebesiyim. Tarih öğretmenimiz zamansız bir tayine mi kurban gitmiş yoksa uzun bir hastalığın mı pençesinde hatırlamıyorum; tarih derslerimiz boş geçiyor. Neyse çok sürmedi, namını duyduğumuz Mehmet Ali Hoca tarihçimiz oluverdi.

Mehmet Ali Hoca diğer tarihçilerin tersine, ortaya karışık soru sormazdı. Sınav sorularının yanıtı tek kelimelikti: Biliyorsan on, bilmiyorsan sıfır. Anlaşılacağı üzere, kısa vadede tam bir öğrenci düşmanı, öyle ya, “Mohaç meydan muharebesini anlatınız?” sorusunun (kaldı ki soru bile değil, bir çeşit rica) ballılığının yanında, “Birinci Büyük Millet Meclisinin, İstanbul yerine Ankara’da toplanması gerektiği, İstanbul’un işgali göz önüne alındığında Mustafa Kemal’in hangi özelliğini ön plana çıkarır?” sorusu, olsa olsa keçiboynuzudur. Yine de Mehmet Ali Hoca’ya toplu bir selam vermeyi, memleketin bugünkü ahval ve şeraiti içinde devrimci bir görev addediyorum. Sevgili Hocam, en derin sevgilerimle… 

İşte bu ve buna benzer şeylerden aldığım güçle, birgün, tarih dersinde, şöyle bir çıkıntılık yaptım. 

“Hocam, Türkler sürekli isim ve yer değiştirdikleri halde, Çin hep yerinde ve sapasağlam duruyor, acaba neden?” 

Mehmet Ali Hoca, sanırım sorumu geçiştirdi çünkü yanıtı hatırlamıyorum. Belki de, o günlerde, bu soruya “solcu” bir yanıt vermek müfredata pek uymuyordu; fakat “Keşke bu sınıfa daha önce gelseydim” dediğini şimdiki gibi hatırlıyorum. 

Göktürkler’in üstünden geçen mavi gök, mavisi laciverde kaçmış halde bizim de üstümüzden geçti. Sene 1986’dan 2012’ye 26 yıl eder. Bu süre zarfında iktidar kafalıların beyninde, müspet manada, değil çeyrek, yüzde birlik bir değişim dahi gerçekleşmedi. 

Uydunun adı Göktürk-2 (demek 1’i de var), fırlatıldığı yer Çin. Tarihe kurgu olsun deseniz bile bu kadarını kurgulayamazsınız. İşte, dört başı mamur bir tarih ironisi. İroni bu olgunlukta klavyeye oturunca, insan ister istemez çıkıntılık yapıyor: 

“Hocam, Türkler’in, Göktürk-2 isimli uydularını Çin ilmine emanet etmeleri tarihin yumuşadığına mı delalettir?” 

Mehmet Ali Hocam, muhtemelen ve umarım şöyle yanıtlayacaktır: “Türk-Çin münasebetini bilemem, belki karşılıklı yumuşamışlardır; fakat iktidarın son ODTÜ seferine bakılırsa, Türkçe’nin esaslı bir deyim kazandığı ve bunun, bütün dünyaya hediye edildiği kesindir:

“El âlemin rampasıyla uzaya çıkılmaz.”

Bir ülkenin aklına, yüreğine, vicdanına bu vahşilikte saldırmaya devam ettiğiniz sürece, daha çok rampa dolaşırsınız, bizden söylemesi. 

Hasan Sever

Zürih, 25 Aralık 2012