“Boy, what did you do?

Bakalım Bunu Nerelerine Sokacaklar?

Sorunun kabalığı için özür dilerim; ama inanın, bu kabalığı fazlasıyla hak ettiler.

Kişisel bir takıntı haline geldi: Özellikle, en sükse yapanı olduğu için, Fransa Bisiklet Turu’nu izledikten sonra kaç insan bisiklete binmeye heves ediyordur diye kendi kendime çok sormuşumdur. Orada yarışan bisikletlilerle biz faniler aynı evrende mi yaşıyoruz? Yoksa onlar iki, bizse henüz fabrika boyası kurumamış üç tekerleklilerimizin mi kaptanlarıyız?

Beklenen bu muydu? Hayır. 1999-2005 yılları arasında Fransa Bisiklet Turu’nu kendi hesabına kapatan, Lance Armstrong’un bütün şampiyonlukları elinden alındı. Yani, generaldi, onbaşı oldu. Sebep? Doping.

7 yıl üst üste şampiyon olan bir sporcu bu haltı tek başına mı yedi?

İşin başında bisiklet piyasasında iyi tanınan bir İtalyan doktor varmış. Zaten tıp bilimi sporda başka ne iş yapıyor ki?

Yaratılan yıldız sporcu, üzerinden dünya alış-veriş yapılan bir reklam yıldızı, kanseri yenmiş sarı bilekli bir Teksaslı, çocukların Lance ağabeyi şimdi bir dolandırıcı. Evet, bu düpedüz bir dolandırıcılık vakası.

Peki şimdi ne olacak?

Hadi, şampiyonluklar alındı; peki yaşanmış bunca süreç? Elde edilmiş milyon servetler?

Gelecek yıl Fransa Bisiklet Turu’nun 100. yılı koşulacak. Ne muhteşem bir karşılama ama! Artık meseleye şöyle bakacağız ve buna her türlü hakkımız var; bakalım bunun tekerine nereden kaçak üflemişler?

Her türlü sporu sektör haline getirmenin hazin sonu!

Yarışan markaların, sponsorların, yaratılan şişme kahramanların hazin sonu!

Yıllarca, komünizmi kötülemek adına, ağızlarına sakız yaptıkları “doğu blokunun sakallı kadınları”na alternatif olan düzgün tenli kapitalizm! Cümle pisliğin üstüne atılmış cila! Sevsinler!

Sıra kimde?

Benim aklımda, biraz da kişisel antipatimden kaynaklı, Formula 1 var.

Michael Schumacher de 7 kez şampiyon oldu.

Otomotiv sektörü ve onun, güye alternatifi olarak görülen bisiklet sektörü; sektör olmalarından mütevellit kirlenmişlerdir.

Neye binsek?

Aklıma tren geliyor ama, onda da kızıllık bulunur şimdi 😉

Hasan Sever

Zürih, 23 Ekim 2012