Günlerden Pazartesi olmalıydı, yani “Duşem”.
Çünkü o zamanlar, hayat memat meselesi yoksa, köyden Elbistan’a inmek sadece Pazartesi günleri mümkün oluyordu. Yani biz çocuklar için “Bajar” demek “Duşem” demekti.
Ve yine o zamanlar, biz çocuklara verilen sözler her zaman yerine getirilemiyordu.
Evin binbir tedariğinin yanında plastik bir top, yıllar sonra okuyabildiğim pedagoji kitaplarında mühim bulunuyordu; babam için değil.
Fakat, 30 yıl sonra işbu “söküm” yazısına konu olduğuna göre, mucize vuku bulmuş, babam top almayı unutmamıştı 😉
Ama,
Plastik topu filesinden çıkardım. Her nasılsa tek başımayım. Evimizin hemen üst tarafındaki ufak harman yerine çıktım. Etrafta kimsecikler yok. Topumu bir iki sektirdim. Tek seferde 1917’ye kadar sektirebilenlerden (o zaman da) değildim 😉 Taş çatlasa, ki lanet olası çatlamadı, dörde beşe kadar sektirmiştim ki topu düşürdüm. Top, demin çatlamadı dediğim taşa çarptı ve ufak ufak (şimdi bile gözlerim önünde) yuvarlanmaya başladı. İstesem hemencecik “istop” edebilirdim. Fakat sırrını bugün bile çözemediğim bir “ataletle” seyrettim. Topum gitti, Köse Amca’nın, bozkırda bulunabilen bütün dikenli bitki ve ağaçlarla üstünü kapattığı tandırlığın kenarında, kolunu dışarıya sarkıtmış bir ahlat dalına değip,
Patladı! (1)
***
Annemin hikayelerinden:
Çingenenin biri her nasıl olmuşsa Osmanlı ordusuna zabit olmuş. Gel zaman git zaman yüzbaşı rütbesine kadar yükselmiş. Osmanlı bu, savaşsız durur mu! Harbe girmiş. Yüzbaşıyı bir birliğin başına verip, cepheye göndermişler. Yüzbaşı, birgün, muharebe yorgunu askerlerini ormanlık bir arazide istirahate çekmiş, kendisi de sırtını bir ağaca verip oturmuş. Sırtını ağaca verir vermez, gayri ihtiyarı başını yukarıya çevirmiş. Gözleri ağacın muhteşem gövdesinde, fısıldamış:
“Ne kasnak çıkar ama!”
***
Kızımla hafta sonu kır gezisine çıktık. Gezmemizin sonunda çiftlik otomatlarından süt ve meyve suyu satın almaya gidiyorduk ki, çatıda bir top gördüm…
“Bir taş atsak düşer.”
“Sapanım olsaydı ne biçim isabet ettirirdim.” (2)
***
Yıllar sonra O (rütbesiz) Çingene bendim.
Bu da şairden (Her zamanki gibi, biz nesircilerin bütün yapabileceği, iki dize arasını doldurabilmektir.):
“Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
Hiçbir yere gitmiyor.”
***
Gitmesin zaten.
Hasan Sever
Viyana, 10 Ekim 2014
- ülkem benim / en güzel plastik topum / patla istemiyorum.
- Sultan Öztoprak Mercan, Çatıdaki Top, 23 Nisan 2045, İkinci Adam Yayınları, 2014, Ankara