İsviçre’de Kadın Mücadelesi 

Katharina Zenhäusern, İsviçre’de seçim sandığına "illegal" oy pusulası atan ilk kadın.

“Alle Schweizer sind vor dem Gesetze gleich.”( BV Art. 4, Abs. 1) – Tüm İsviçre vatandaşları yasalar önünde eşittir.

Yasalar, tek başına toplumların sorunlarına ilaç olabilselerdi, toplumsal dinamiklerin çoğu ortaya çıkmazdı. Toplumsal dinamikler, tek başına bütün sorunlara ilaç olabilselerdi, yasal güvence şemsiyesi oluşmazdı. Buradan bakınca ikisinin ortaklığı en verimli çözüm olarak gözüküyor. İsviçre Anayasası, 1981 yılına kadar, en azından kadın-erkek düzleminde, yalnızca kağıt üzerinde bir eşitlikten bahsediyordu. Bu eşitlik erkekten yana ağır tartan bir terazinin fotoğrafından başka hiç bir şeydi. Kadın, hem sosyal hem siyasal hem de ekonomik alanda erkeğin insafına bırakılmıştı. Bu durum, ne yazık ki, çeşitli biçimlerde günümüzde de devam ediyor


Fabrika işçisi ve proleter aile

19.yy.ın ortalarından itibaren yeni teknikler sayesinde üretim merkezileşmiş ve miktar olarak artmıştı. Fabrika yaşamı başlamıştı. Fabrika yaşamı şehirlerin hızla büyümesi demekti. Heimarbeit tipi üretimde bütün bireyler bir arada evde çalışırken bu bir aradalık fabrika gibi büyük bir alana taşınmıştı. Artık kadın, erkek, çocuk fabrika çatısı altında toplanmış, üretimin bir “aile” işi olduğu yalanı söylenmeye başlanmıştı. Fabrika yaşamı, emekçilerin yeni alışkanlıklar edinmelerini zorunlu kılıyordu: Pünktlichkeit (zamanındalık), işi ve (sosyal) yaşamı birbirinden ayırma, yaşamsal zevklerden uzak durma vb. Fabrika yaşamı beraberinde aile yapısında da değişiklikler yarattı. İşçi çocukları fakir okullarına ya da fabrika okullarına yollanmaya başlandı. Çocuklar buralarda yarının birer işçisi olarak eğitilmeye ve disipline edilmeye başlandı. Çocuk çalıştırma yasağı yürürlüğe girince bu okullar kendiliğinden işlevsizleşti ve ortadan kalktı. (Çocuk çalıştırmak gelecekteki işçi kalitesini düşürüp üretime negatif yansıyordu)

1981 yılında bir yasa değişikliği halka sunuldu. Yasa, “Erkek ve kadın eşit haklara sahiptir. Ailede, eğitimde ve iş hayatında bu eşitlik yasayla güvence altına alınmıştır. Kadın ve erkek arasında eşit işe eşit ücret prensibi geçerlidir.” diyordu.  Bu değişiklik kadınların yasalar önündeki durumunu biraz daha düzeltmiş ve kadınlara eskiye oranla daha geniş bir hareket alanı sağlamıştı.

1979 öncesi dönemde çocuklara ilkokuldan başlayarak cinsiyet ayrımına göre işler yaptırılıyordu. Zaten cinsiyete göre şekillenme aileden başladığından, buralarda bu ayrım iyice pekiştiriliyordu. Erkek çocuklara iş teknik gibi dersler verilirken, kız çocukları ev ekonomisi, dikiş nakış dersleri alıyorlardı.

Helvet kadını, yasalar karşısında erkekle aynı düzeye gelene kadar epey bir mücadele etmek zorunda kalmıştır. 19. yy.ın sonlarına doğru örgütlenmeye başlayan kadınlar, 20. yy. ilk çeyreğine kadar esaslı bir örgütlenme sağlamışlardı. Bu mücadele ve örgütlenme çabası, kadının, sadece cinsiyet kavgası vermesiyle sınırlı kalmamış, aynı zamanda toplumun aktif bireyleri haline gelmelerini de sağlamıştır. Yani altın kural burada da işlemiştir: Mücadele, evvela mücadele edeni değiştirir.

İsviçre İş Yaşamında Kadın Organizasyonları:

1893 İsviçre Kadın Öğretmenler Birliği
1894 İsviçre Ebeler Birliği
1908 İsviçre Sanat ve Ev Ekonomisi Öğretmenleri Birliği (Kadın)
1910 İsviçre (Diplomalı) Hemşireler ve Hasta Bakıcıları Birliği
1914 İsviçre İş Öğretmenleri Birliği
1916 İsviçre Bahçıvanlar Birliği
1919 İsviçre Kadın Emekçiler Birliği

Kadın Yasal Hakları Mücadelesi

Kadınların hukuk ve yasal haklarını elde etme mücadelesi 1930’lu yıllarda büyük kentlerde çeşitli derneklerin kurulmasıyla başlar. Eğitimde, günlük yaşamda ve  miras edinmede erkeklerle aynı hakları edinmeleri uzun bir mücadele sürecini gerektirdi. Ve bu mücadele, tabandan tavana doğru bir örgütlenme süreci izlemiştir.

1. Lozan ve Cenevre kadınlar birliği inisiyatifi
2. Zürih kadın girişimi birliği
3. Bern kadın konferansları

Yukarıdaki üç etkinliğin birlikteliğiyle 26 Mayıs 1900’de İsviçre Kadınlar Birliği Federasyonu Kuruldu (BSF). Başlangıçta 17 derneğin katılımı, zamanla (10 yıl içinde) 66 derneğe çıktı ve yaklaşık 20 000 üyeye sahibi olundu. Bu birliğe kimi bölgelerdeki kadın işçi dernekleri de katıldı. Fakat bütün bunlara rağmen kadınların seçme ve seçilme hakları yoktu.

1912’de İsviçre Katolik Kadınlar Birliği kuruldu. Bu birliğin, 1915’de 32 000 üyesi vardı (En büyük kadın organizasyonu). Dini amaçlar dışında: Annelik, çocukların bakımı, bahçe işleri (bostancılık), ev ekonomisi kursları, madencilikte yardımcı işler görme, ahlaksızlığa karşı mücadele alanlarında faaliyet yürütüyorlardı. Bu örgütlülük kadının seçme ve seçilme hakkını elde etme noktasında pasif bir konumda kalmış ve yasal hakların kazanılmasını, mücadelelerine dahil etmemiştir.

Dünya Savaşında Kadınlar

Kadınlar, savaşın başlamasıyla birlikte vatan savunması için görev başına geçtiler. Bütün kadın hareketleri ulusal kadın birliğini kurmaya yöneldi. Askeri koğuşların temizliği, çamaşır işleri, kadınların vatani görevleri oldu. İsviçre 1. Dünya Savaşı’na doğru pek bir savaş hazırlığı yapmamıştı. Dolayısıyla savaşa hazırlıksız yakalandılar. Ağırlaşan şartlar, kadınların daha dinamik bir mücadele için yetkinleşmesine olanak sağladı. Savaşın bitimiyle birlikte kadınlar, vatana karşı yaptıkları hizmetlerin bir mükafatı olarak seçme ve seçilme haklarını alacaklarını düşündülerse de çok geçmeden bekleyişlerinin boşa olduğunu anladılar. 1919 yılı olaylarının patlak vermesinde, ekonomik şartların yanı sıra kadınların beklentilerinin boşa çıkmasının yarattığı öfke de rol oynamıştır.  1929 yılında sosyal demokrat kadın gruplarının da katıldığı bir imza kampanyası yapıldı. Bu ve buna benzer çalışmalar sonucunda “kadın hakları” 1957 yılında Bundesrat’ın gündemine geldi.

2. Dünya Savaşı ve Sonrası

1930’lu yıllardaki ekonomik kriz, kadınları iş sahasından iyice uzaklaştırmıştı. Kadınlar yine evlerine dağılmış ve asli(!) görevleri olan annelik ve ev kadınlığına kaldıkları yerden devam etmişlerdi. 2. Dünya Savaşı’na hazırlık döneminde 22 kadın grubu (İsviçre Katolik Kadınlar Birliği (SKF) hariç) Kadın ve Demokrasi (Frau und Demokrati) adı altında organize oldular. Savaşla birlikte, askeri görevlerin yanı sıra, sanayi, endüstri ve tarım alanında da erkeklerin yerini aldılar (Hear und Haus). Savaştan sonra, 1946 yılında, 3. Kadın Kongresi yapıldı. Bu kongreye sosyal demokratlar, çiftçi (tarım) ve Katolik kadınlar örgütlülükleri de katıldı. 1959 yılında Basel’da 50 kadın öğretmen greve başladı. Bern’de kadınlar protesto gösterilerine hız verdi ve eski yöntemler yerine daha radikal eylemleri örgütlemeye başladılar. Bunun üzerine devlet derhal eski yasaların gözden geçirilmesi ve çeşitli düzenlemelerin yapılması için kolları sıvamak zorunda kaldı. 1960 yılında Cenevre, Waadt, Neuenburg, 1970 yılı sonunda Basel, Baselland, Tessin, Wallis, Zürih  ve Luzern kadınların seçme ve seçilme hakkını tanıdı. Yine 1970 yılında Bern, Solothurn, Graubünden, belediye (Gemeinde) seçimleri için kadınların seçme seçilme haklarını tanıdılar. En nihayetinde 7 Şubat 1971’de 323’591 hayır oyuna karşı 621’403 evet oyuyla iki kanton hariç ülke çapında (Appenzell Ausserrhoden  30 Nisan 1989’da seçimle, Appenzell Innerhorden 27 Kasım 1990’da mahkeme kararı ile) seçme seçilme hakkını elde ettiler.

Geciken zafer nihayet kazanılmıştı.

Hasan Sever
Zürih, 2 Mayıs 2011

 


Bilgi Notu:

İsviçre’nin Unterbäch kasabasında 1957 yılında yapılan bir halkoylamasında “illegal” oy kullanan 33 kadından ilki olan Katharina Zenhäusern, İsviçre’de seçim sandığına oy pusulası atan ilk kadındır. Halk oylamasında kadınların oyları her ne kadar geçersiz sayılmışsa da bu eylem, İsviçre’de kadın mücadelesinde, İsviçre’nin kuruluşuna ilham veren Utli Yemini gibi bir rol oynamıştır.