Çocukluğun Gölgesi Düşerken Üstüme – Teşekkür

“Nedir bu damarın kaynağı?” soru ve merakıyla başladığım hikayenin sonunda, o damarın herhangi bir parçası olarak aradığım şeyin içinde kaybolduğumu fark ettim.

Başlarken önüm sıra uzayan yolun ufuk çizgisiyle buluştuğu yerde koca bir belirsizlik görüyordum. O bilinmezliğe her satır yaklaştığımda belirsizlik bir sayfa daha uzağa düşüyordu. Öyle öyle yürüdüğüm yolda, anladım ki yol hikayenin kendisiymiş…

“Yolcu ölmüş yol baki” der bir bozkır bilgesi.

Yolcu dediği hikayelerimizdir. Dün sözle, sazla anlatılan; kil tablete işlenen, ceylan derisine nakşedilen, kaya yüzüne kazınan ve bugün biz yazıcıların klavye tuşlarıyla ekrana düştüğümüz ve oradan kağıda aktarılan hikayelerimiz.

Değişen hiçbir şey yok; inanın.

Biz, dün de, bugün de ve muhtemelen yarın da hikaye anlatan hayvan olmaya devam edeceğiz.

Ne mutlu.

Kim bilir hayat denen olgunun belki de tek sahi yanı hikayeye dökülen yüzüdür. Gerisi mi? Ben size bozkır sonsuzluğuna gömülen onca sahipsiz öykü diyeyim siz o sarılığı buna yorumlayın.

“Bana bir hikaye anlat sarı olsun sapsarı” demişti Halil.  Kırmadım Halil’i, kıramadım…

Bir ucu Gılgamış, bir ucu Yüzbaşı ve Halto; bir ucu 78 Kuşağı, bir ucu taşın dilinden anlayan Kevro ve kadınlar, kadınlarımız; İstanbul, Ankara ve dünyanın tüm denizlerine bağlanmış Yoğunsöğüt deresi…

Mehmet öğretmenin lojman penceresinden bakıp, “Pencerede fakir Yoğunsöğüt” dediği, tek ve hür ve benim yegane vatanım…

Emeği geçen herkese;

Editörüm Doğuş Sarpkaya’ya;

Ön kapak dizaynı ve fotoğrafı için Ali Yıldız’a (Mavidesign);

Ve

İlk okumaları yapan, Dr. Ali Sever’e, Şerif Aybakar’a, Meltem Çetin Sever’e;

Ve

Yazım sürecinde türlü nazımı çeken, her Atlantik uçuşunda yanında mutlaka bozkırdan bir Tablet bulunduran İbrahim Ata Sever’e;

Ve

Daha önceki iki romanda olduğu gibi, beş Tableti de defalarca okuyan hayat yoldaşım Özdem’e, Özdem Özönder Sever’e;

Ve

Hikayenin dengbeji annem Şerfe Xanim, Şerife Mortaş Sever’e çok teşekkür ediyorum.

Hikayeyi size, sizi Ayşe’nin bir çift yıldız gözlerine emanet ediyorum.

Hürmetle…

Hasan Sever
Zürih, 2 Temmuz 2024