Öğle araları mümkün mertebe yürümeye gayret ediyorum. Kimdi ve nerede okumuştum hatırlamıyorum ama sanırım Nobel ödüllü Avusturyalı bir bilim insanı söylemişti:
Category Archive: Söküm Yazıları
Toprağı düzleştirir bir çubuk dikerdik. Çubuğun gölgesinden saatin kaç olduğunu tahmin etmeye çalışırdık. Tutturur muyduk, hatırlamıyorum.
Doksan Kuşu* doksanıncı taşı bulup yuvasının önüne getirdiği gün bahar gelirmiş.
Hıdır Polatsoy ağabeyin aziz hatırasına
Okuyanı çok olsun.
Marquez’in haberi olsa, büyülü gerçekliğine bizi de katardı.
Günlerden Pazartesi olmalıydı, yani “Duşem”.
Çünkü o zamanlar, hayat memat meselesi yoksa, köyden Elbistan’a inmek sadece Pazartesi günleri mümkün oluyordu. Yani biz çocuklar için “Bajar” demek “Duşem” demekti.
Yuvaya gecikmişti.
Kış, baharın payından alır, yahut baharla yaz arası kısa sürerse bazı kuşlar yuvaya gecikirmiş.
Eski adı AŞOT’tu. Çirkin ve kirliydi. Payitahta yakışmıyor denip, Söğütözü’ne taşınmasına karar verildiğinde ismi de değişti. Neymiş efendim Aşot, Ermeni ismiymiş. Sene 1995’te Söğütözü’ne bina edilen terminalin yeni ismi ise AŞTİ oldu. Tarihin seyrine paralel, Türk’ün makus talihi, Ermeni’den kaçarken Kürt’e tutulmuştu. Gürültü patırtı, vay efendim Aşti Kürtçe, manası da barış (Aştî), gizli bir ajanda çalışıyor falan filan dendi ama esas Moskofluğu kimse fark edemedi: O zamanlar Sovyetler’in tepemizde dolanan uzay üssünün adı Rusça’da barış anlamına da gelen Mir’di (Мир).
İnka mirasıdır. Domates, fasulye, biber ve mısır gibi tee Kuzey Amerika’dan, zamanın sömürgeci gücü İspanyollar’ın gemi ambarlarında gelmiştir. Avrupa topraklarındaki ilk filizini 16. yy’ın ikinci çeyreğinde sürdüğü tahmin ediliyor.
Misal, Genç Mehmet (Fatih Sultan) tadamamıştır.
“Sizin köyde cami mi var?” diye sormuştum yatılı arkadaşıma. Oruç ayıydı ve yatakhanede, yatmadan önce sohbet ediyorduk. Sessizlik oldu. Sessizliği gruptan bir arkadaşın, en az benim soru cümlem kadar şaşkınlık taşıyan sorusu bozdu:“Sizin köyde cami yok mu?”
İlkokul öğretmenimiz, elinde iple girmişti sınıfa. Biraz sinirliydi sanki; öyle hatırlıyorum.