2 Mart 2025 Pazar günü, İsviçre’nin Zürih kentinde, Ahmet’in (Pektaş) kolaylaştırıcılığında Mozaik Kütüphane’nin lokalinde “Çocukluğun Gölgesi” söyleşisi düzenlenmiştir. Söyleşi daha önce sosyal medya hesaplarımda peyderpey yayınlanmıştı. Burada o bölümleri bir araya getirip söyleşiyi tek parça olarak yayınlıyoruz. Söyleşinin tümünü dinlemeye zamanı olmayanlar için birkaç bölümün yazılı çözümlemesini ayrıca ilginize sunuyoruz.

İyi okumalar, iyi dinlemeler.

Sevgili Hasan Sever “Çocukluğun Gölgesi” romanında bir destancıyı, bir dengbeji anlatırken kendi de o destancılardan biri olmuş.

Kimseye “yağniş hisap” yapmadı…

“Kimliksiz” Halto’nun  yaşam şansını Nurhak Dağlarında “Talebelerin” yanında araması, “kimlik” kazanma mücadelesinde  yıllar geçse de adresin değişmediğini göstermektedir.

Hasan Sever, bu eseriyle coğrafyamızın yitip gitmekte olan sosyolojik ve kültürel değerlerini, kavramlarını, geleneklerini büyük bir emek, derin bir entelektüel birikim ve ustalıkla kaleme almış.

Gitti memleketi aldı ve yazıldığı masaya getirdi.

Hasan Sever’in “Çocukluğun Gölgesi” romanının “Ayaz” ve “Çığ” tabletlerinden oluşan ikinci cildi Şubat 2025’te Ayrıntı Yayınları etiketiyle yayınlandı.

Senin deyiminle “Hasancan” öyle yazmışsın ki sanki “Pape” destan anlatıyor.

Dokusuyla kurgusuyla, imgeleriyle simgeleriyle, itirazlarıyla kabullenişleriyle, akışıyla nakışıyla, aşlarıyla taşlarıyla, zamanıyla mekânıyla, kalemiyle kelamıyla, hâsılı, sözüyle ve özüyle enfes bütünlükte bir metin, işte önümüzde… İnsanın köklerinin toprakta gözlerinin Yüce Gök’te olduğunu, bazen susarak bazen söyleyerek fakat en çok yaşayarak anlatan kanlı canlı karakterleriyle, ilkin kalbime sonra aklıma kulak vererek diyorum ki, Çocukluğun Gölgesi bir bozkır epiği!

‘’Ruzi şeb ağlarım bir defa gülmem
Akar çeşmim yaşı sel olur silmem
Hakiyem billahi kimseden bilmem
Gönlümün çektiği öz belasıdır. (1)’’