’Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye!’ diyenlerin vatan haini olarak algılatıldığı bir dönemde, 1972 tarihinde doğan Hasan Sever’in 23 yıl yaşadığı topraklardan koparılarak başkalarının yurdunda, umutlarının ardında koşarak mutluluk arama zorunda bırakılması’Birazcık Halil’ gibi bir kitabın doğmasına katkı sağlamış olmalı.

Tanıdık bir şey var “Birazcık Halil”de. Kitabı elime aldığımda böyle olacağını birazcık seziyordum. Roman “Hocam” diye başlıyordu ne de olsa… Sonuçta Hasan Sever’le aynı okuldandık; aynı ortamlarda birkaç yıl arayla benzer meseleleri kendimize dert etmiştik. Sonra yollarımız ayrılmıştı. Tanışıklığımız yıllar sonra tesadüfen olmuştu. Hasan gurbetteydi çünkü. Lakin işte romanına “Hocam” diyerek başlıyordu; tıpkı yıllar önce otobüsten ODTÜ’ye kampüsünde indiğimde duyduğum ilk hitap gibi: “Hocam yemekhaneye nasıl gidilir?” Bilmiyordum ben de yeniydim ama beni hoca sandılar diye sevinmiştim. Üniversite sonrası ne zaman duysam hala sevinirim.

Hasan Sever bu 426 sayfada ne verecek? Hangi olağanüstü gerçeği, hangi gizli sırrı üfleyecek kulaklarımıza? Bu kitabı okuduktan sonra hangi hidayete ereceğiz yahut kim olarak kalkacağız koltuklarımızdan? Bunun esaslı bir cevabı var: