2013 yılıydı. İlk romanım “Biracık Halil”in son cümlesini kurmuş, düzeltmelere geçmiştim. Günün uğursuz bir saatinde “Reyhanlı’da büyük patlama” haberleri geçmeye başladı.
Gerisini biliyoruz.
Tarihe “Reyhanlı Katliamı” diye geçen o olayda resmi rakamlara göre 52 insanımız yaşamını kaybetmişti.
Utandığımı hatırlıyorum.
52 insan ölmüş bense roman düzeltmekle meşguldüm.
Gel ki “Birazcık Halil” Halil’in trajedisinden, kederinden başka bir şey değildi.
İki yol sonra “Su Duydum” romanımın bitimine yakın 7 Haziran seçimleri olmuş ve AKP iktidarı kaybetmişti. Ülkeye bahar gelmişti. Fakat çok geçmeden anlaşıldı ki bu yalancı bahardı ve peşinden yaşatılan bozkış ikliminde yüzlerce insanımız hayattan koparılmıştı.
O yüzlerce insandan birinin acısı ciğerimin ortasına kurulmuştu.
Üçüncü romanım “Çocukluğun Gölgesi”ni böyle bir acının dinmeyen sızısıyla yazmaya başladım.
Romanın ikinci cildinin matbaaya gittiği şu günlerde ise, malum, bir otel yangınında 79 insanımızı kaybettik.
Evet, 21.yy.’da bir otel yangında 79 insanımızı kaybettik.
Yine acı, yine elem!
Derler ki, roman, biraz da tuzu kuruların işidir.
Küllü yalan!
Yaşadığımız keder, yazdığımız keder…
Hasan Sever
Zürih, 22 Ocak 2025