-//-
Sana adını bilemediğim şeyler ısmarlayamam; zaten adlarını bilmiyorum Ama şiir okuyabilirim Meksika’dan; iki gövdeyi yatırıp yan yana Yol boyu dizilmiş insan elleri asrın arka bahçesinde Gün batımı, ay ışığı, limon, tuz; hayat kaçak tekila tadında. Gel masamıza otur Sana insan terinden çalınmış şeyler ısmarlayamam; saklım yok, vicdanlıyım Ama bir Afrika şarkısı çalabilirim; petrol kuyuları çiçek açmaz; öğrendik Mesele Nijerya’dan; Ken Saro-Wiwa’nın nasıl asıldığını Bir Orta Anadolu bozlağında çığırabilirim Yırtılır ciğerim, boğazım patlar; ama masamız temizdir. Gel masamıza otur Sana etiketini okuyamadığım şaraplar açamam; severim, gün kızıl Ama bir Rus şarkısında acı votka da güzeldir İster soğuğunda soğut Sibirya’nın İster Moskova’da bir sokak dilencisiyle iç; (Keşke bir kurşun da 3. Enternasyonal’e sıksaydı Vasili Yoldaş.) Gel masamıza otur Sana kendi dilimde bir şey ısmarlayamam; bildiğim bütün dillere yabancıyım Ama bir dengbêjin yüreği sınır boylarında insanlar ölür Sınır kimin, boy kimin? Sessizlik lütfen, insanlık uyanmasın! Yaşadığımız sadece hicap duyulacak bir hayat; bahanesi yok; ama masamız güzeldir. Gel masamıza otur Sana ucu terlemiş dolarlar veremem; hiç yolum düşmedi borsa binalarına Ama New York’tan bir türkü çalabilirim; -Niye geldim Amerika’ya?- Taşa okunmuş, toprağı üstünde, yürek dayanmaz Aşil’in cebinden çıktı; zamanı kopmuş, boşa dönüyor plak Gel masamıza otur Otur, bir çift göz olalım; masamız hayat manzaralıdır. Hasan Sever Zürih, 9-15 Temmuz 2012
Fotoğraf: 20. Yüzyılın başlarında (Kahraman)Maraş’ta bir Paskalya kutlaması.