“Senin bildiğin Elbistan yok artık!

6 Şubat 2023 Pazartesi saat 13.24’te meydana gelen Elbistan Depremi’nde yitirdiğimiz gencecik öğretmenimiz Sevim Çolak’ın aziz hatırasına; depremde kaybettiğimiz tüm canlarımıza…

“ben bu yürek yarasını
bir gece elbistan’da duymuştum*”

6 Şubat sabahı Twitter bakar bakmaz enkazlara gömüldüm.

Pazarcık’ta 7,8 şiddetinde deprem!

Çevre iller, ilçeler etkilenmiş, büyük yıkım olmuş.

Hemen Elbistan’da yaşayan ablamı aradım. Görüntülü görüştük. Depremi anlattı. Salondan dış kapıya yürüyerek gidemediğini, sürünmek zorunda kaldığını söyledi. Şahinler apartmanı yıkılmış, dedi. Hayal meyal biliyorum sanki o apartmanı. Sonra ortalık karıştı zaten. Maraş yıkılmıştı, Antakya hakeza, Pazarcık’tan haber alınamıyordu; Adıyaman ise çok çok sonranın haberiydi…

Bu kadar mıydı? Hayır!

Saatler 13.24’ü gösterdiğinde bir deprem daha oldu. Elbistan’ı yıkan, tarihe Elbistan Depremi olarak geçen felaket gerçekleşmişti.

Elbistan’da 7,6 şiddetinde deprem!

Durum çok vahimdi!

Şar Dağı’na sırtını vermiş; başı Ceyhan, ayakları Elbistan Ovası’nı kenar süsü gibi geçen Söğütlü Suyu’nun serinliğinde olan koca şehir yıkılmıştı!

Elbistan…
Benim bildiğim Elbistan…

Geçmez zamanlar başladı. İnsan çığlıkları, enkaz yığınları; doğanın şiddeti karşısında çaresiz kalan, çıplak el çıplak ayak insan yığınları… Ne Bozatlı Hızır vardı orta yerde ne de kudretinden sual olunmaz devlet! Birkaç saat önceye kadar dünyanın kadim parçası olan şehir, gezegenden kopmuş enkazının altında kalmıştı.

Depremde yitirdiğimiz gencecik öğretmenimiz Sevim Çolak… “Sen Ne Zaman Büyüdün?”

Aileler kayboldu. Henüz sınıf yüzü görmemiş gencecik öğretmenlerimiz öldü. Günlerce enkaz altında car bekleyen insanlara ulaşılamadı. Dünyanın en uzak yolu olmuştu onlara ulaşmak! Ve maalesef kimilerine hiç ulaşılamadı. Onlarca, yüzlerce insan deprem bilançosuna kayıp olarak kaydedildi…

Elbistan Ovası’nın göğü tümden kararmıştı. “Öflez ışıkları yol boylarında osmanlı karakolların…**” Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Şehrini geride bırakıp uzak yerlere gidenler, bir iç göçten bir iç göçe gözyaşı döküyorlardı. Hani Nazım’ın, “Kuvayi Milliye Destanı”nda*** “Akşehir üstünden Afyon’a doğru” diyerek tarif ettiği kederli kağnı katarları var ya, işte onlar yıllar sonra Afşin-Elbistan’dan Kayseri-Ankara-Eskişehir’e doğru yol alan araba katarlarına dönüşmüştü. Üstelik sonunda utku olan bir savaşın değil, evvelinde mağlup oldukları bir felaketin katarlarıydılar.

Çağ değişse de keder terkimizden inmiyordu!

İçimi delip geçen cümleyi yeğenimle yaptığım görüşmelerin birinde duydum. “Dayı” dedi Ali, “senin bildiğin Elbistan yok artık. Hazır ol!”

Elbistan…
Benim bildiğim Elbistan…

Otomobilin önüne koyduğu cep telefonu kamerasından on, on beş dakika boyunca sağlı sollu enkazları seyrettim.

Haklıydı.

Çocukluğumun bajar’ı, başkenti; onca insan, onca hayat, onca emek, onca hatıra ve dahi somun kokulu Malatya Caddesi, döşünden Ceyhan’ı fışkıran kadim Elbistan, benim bildiğim Elbistan yoktu artık…

Hasan Sever
Zürih, 14 Mart 2023

  • Hasan Hüseyin Korkmazgil, Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin, “Sen Ne Zaman Büyüdün?”
    ** Hasan Hüseyin Korkmazgil, Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin, “Sen Ne Zaman Büyüdün?”
    *** Nazım Hikmet, Kuvayi Milliye Destanı


Deprem sonrası Malatya Caddesi (Elbistan/Kahramanmaraş), 16 Mart 2023
Fotoğraflar: A. YILDIZ