Kuzeyli’nin derdi bizi gerdi.
Film bittikten sonra, kendi kendime, “sen buna takılırsın” demiştim, öyle de oldu. Film kafamda dönüp duruyor. Haşa, zerre kadar yakınımdan geçen bir hikaye değil. 🙂
Kuzeyli’nin işi zor; vallahi… Biz (nispeten) güneyliler daha alışık sorunlarla uğraşıyoruz. Mesela devrim gibi kadim bir sorunumuz var; toplumsallık diyoruz, kolektivite, dayanışma hatta imece deyip günü devirdiğimiz çok oluyor. Ha, yorulmuyor muyuz, pek tabi. Bu uğurda ter de kan da akıttığımız oluyor.
İsveç filmi olan “Om jag vänder mig om” İsveç’te geçiyor. İç içe geçmiş hikayelerin, şaşılacak dercede, dünyayı kucaklıyor olması epey düşündürdü beni. ABD ajanından, duvar ustasına; cerrahtan psikoloğa; güneyli sevdasına düşmüş kuzeyli kızdan evini bir arada tutmak isteyen klasik kadına kadar her şey mevcut. Tanrıya/Allaha inansam kilise/camiden çıkmazdım. Zaten film de buna benzer bir hikayeyle sonuçlanıyor.
“Ey fani insan! Ne kadar debelirsen debelen, seni paklayacak olan aile, ailendir” diyor yönetmen. Aynı fikirde değilim; ama mesajı alıyorum. Şimdi yine sinema-hikaye tartışması başlatmayayım zira bu tartışmada sanki bende bir “odunluk” varmış hissine kapılıyorum…
Filmin esas kadını ama yine de aileyi savunan Teyzemin müthiş performansından esinlenerek bir iki cümle kurmak istiyorum. Teyze, kocasını, kocasının psikoloğuna kaptırmış bir aşıktır. Mahkeme kararıyla boşanmış ama evliliğini beyninde bitirememiştir. Zaten çoğu dava da böyle değil midir? Eski kocasını ve onun genç sevgilisini bir ev baskınıyla rehin alan Teyze, şiddet karşısında panik olan genç psikoloğa belki de hayatının dersini verir. “Sen psikolog olamayacak kadar zayıf karakterlisin” der. Ve böylece biz, Kuzey’de mesleğin insandan ne kadar uzaklaştığını görürüz. Belki de bu “Fachidiot”un yeni versiyonudur. Ne aşkı, ne hayatı, ne vefayı ne de sevdayı tanıyan psikolog, hayatın kitaplarda geçmeyen cümleleri karşısında dumur olur; iyi de olur…
Bir de öç alma işi var. Arkadaşının, eşiyle yattığını öğrenen erkek, ondan onun evini ve işini alarak öç alır. Ve biz öğreniriz ki, ilkeliz ve (bunca uygarlığa rağmen) çırıl çıplağız. Koca bir mağarada; odasız, duvarsız, perdesiz yaşıyoruz. Ve kimin kiminle yattığı aslında herkesçe bilinen bir malumdur; illegalite salaklar ve görmek istemeyenler içindir. Siz, bunları benim söylediğime değil bana söyletene bakın…
Film, ailenin toptan ortadan kalktığı; kimsenin kimseye acımadığı bir ilişkiler yumağı şeklinde örülmüş. Bu “yozlaşmaya” sebep nedir? Aile. Peki yönetmenin merhemi nedir: Yine aile…
Bir de şöyle bir (coğrafi) gerçeklik var: Kuzeye gittikçe, insan göğünde güneş kayboluyor. İster misiniz bütün bunların müsebbibi güneş olsun!
Güneşiniz bol olsun.
İzleyin, tavsiye ederim.
Hasan Sever
Zürih, 11 Ocak 2011
“Om jag vänder mig om”: https://www.imdb.com/title/tt0347457/
Bugünden bir not: Farkında olmadan Nordic Noir’ların ufukta göründüğü zamanlarda yazmışım. Kuzeyli insan kansız, nispeten şiddetsiz gerilim sinemasını iyi yapıyor sanırım.