Bölüm 5
“İbo bak yine Horoz geçiyor.”
80’den üç adım ötedeydik. TIR’ın kasasına yerleştirilmiş, durmadan Mardin’i tavaf ediyordu. Zaten Mardin dediğin, git gel bir tanecik yol. Başkasını görmezdik, varsa Horoz yoksa Horoz. Salih Amca açık oy kullanacaktı. “Mılla Efendi” diyordu babama. – Çok da büyük bir tahrifat olmasa gerek; “u” yerine “ı” kullanıyordu. – “Bu Horoz, iyi ötecek.” Her horoz kendi küllüğünde ötermiş ya, o vakitler memleket baştan başa, paşaların küllüğüymüş; şimdiden biliyorum. Horoz, hem milliyetçi hem demokrat olmayı başardıktan sonra, Mardin’in gözünün içine baka baka ötüyordu. Fakat o da ne, Salih Amca yanlış ata oynamıştı. “Mılla Efendi, bunlar adam olmaz.” Adam olamayanlar, seçim sonrasında ufak tefek bir insanı sahneye çıkarmışlardı. Vaziyet müşküldü. En müşkül durumda kalanlardan biri, pek tabii, Salih Amca’ydı. Babam, bohçası sırıtında istediği aktara tezgah açarken, Salih Amca memurdu. Memurun iki karnı olur; biri devlete, diğeri hükümete bakar. Salih Amca hangi karnıyla doyacağını bilemediğinden, metoroloji müdürlüğüne rapor göndermekten ziyade, karnından gelen gurultuların hangi tarafa meylettiğiyle meşguldü. Çok sürmedi, o ufak tefek insan konuşmaların baş aktörü oldu. “Mılla Efendi, kul dediğin hata yapar.” Salih Amca, Horoz’un peşinden gitmekle, daha açığı, ufak tefek adamı görmeyerek hata yapmıştı. Tövbe edip, bala kondu.