Bölüm 8
“Gel hele, gel! Mardin’e deniz gelmeden vapur gelmiş!”
Kötü insanlar, ellerinde eski silahlarla çoluk, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek kimi buldularsa öldürdüler. Geriye, hamile bir kadın kaldı. Kötülerin en kötüsü, bıçağını çıkardı; Mardin şehir stadının tam ortasında, bütün milletin içinde, kadını bebeğinden bıçaklayıverdi.
“Allah belanızı versin, şerefsizler. Lan insan mısınız siz? Sizin var ya …”
Mardin Şehir Stadı’nın güney-batı kapısından beyaz, bakımsız bir atın üstünde; içindeki gençliği, mecburen yaşlılığına sarmış bir süvari amca göründü. Atın kuyruğu da amcanın boynu da dimdikti. Ardından bir atlı, bir atlı, bir atlı daha. Bunlar, bizimkiler; iyilerdi… Kötüler, bizimkileri görür görmez, sürüsüne kurt girmiş koyun gibi dağılıverdiler.
“Duruuun” dedi kötülerin en kötüsü. Kötüler durdu. “Dönüüün” dedi aynı kötü. Kötüler döndü. Toprak sahada, mübalağa cenk olundu. Yangın, yıkım, acı, mağlubiyet, zafer derken, işte huzurlarımızda Bandırma Vapuru…
Mustafa Kemal Paşa, pencerde bir el. Evet, evet, el paşanın eli. İnsan paşasının elini tanımaz mı? Hepimizi selamladı. İyiler, yekiti; kötüler bedbaht oldu. Anadolu sathında, cumhuriyetin güneşi doğdu. Cumhuriyet Ortaokulu’nun talebeleri, kısa pantol, kısa gömlek yürüyüşe geçti…
Kurtulduk, kurtulduk. Kahrol düşman, al sana bomba!
Bandırma Vapuru şeref turu attıktan sonra, sahayı terk edip gitti. Tören dağıldı, stadın her tarafı insan doldu. Benim derdim başka; gözlerim kalelerde. İlk kez gerçek kaleye geçtim. Burada kelecilik yapan çılgın, buraya gol atamayan beceriksiz olmalı…
O çocuk, 19 Mayıs provaları esnasında, şu kulübenin altında kaldıydı. – Hemencecik de tamir ettiler. – Cenazesi, arı oğulu gibi geçti evimizin önünden. Tek erkek çocuk; fakat, o zaman tek çocuk deniyordu. Arkasından ağlayan kızkardeşleri, ölümden duyulabilecek en büyük acı ve utancın içindeydiler.
“Öğretmenim, niye ölmüş?”
“Kulübe çökmüş çocuklar. Yedek kulübesinin bile malzemesinden çalmışlar, varın gerisini siz düşünün.”
Biz bir şey düşünmedik. O, sınıfın duvarlarında gözlerini gezdirdikten sonra, “Serbestsiniz.” dedi.