Telefon Direkleri

Bölüm 9

Mardinspor’un formasını hatırlamıyorum. Zaten saha ve üst baş toz topraktı. Malatyaspor o sene birinci lige çıktı; hem de ne çıkma! Altı sıfır yendilerdi Mardin’i. Halit, bağlamanın alt teli gibi ince ve gergin, Mardinspor kalesinde ilk kez el etti: “Beni değiştirin.” Değiştirdiler. Malatya’da Oktay ileride gol yazıyor; Çetin, kalede kitap okuyordu. O sene zaten, kaleciye lüzum kalmamıştı. Sonra dünyanın en güzel kurası çekildi. Federasyon Kupası elemeleri için şehre Trabzonspor geldi. Şenol kalede, göğün boşluğuna şutlanmış topları kurtarıyor; ufacık ve hep kibardı.

Stada bakan okulumuzun pencerelerinde gözlerimizi bırakmış, öğretmene kör bakıyorduk. Elimizde olsa, sıraları doksan derece sağa çevirip, gözlerimize kavuşacaktık. Sahanın anca yarısı görünüyordu; olsun, gerisini Mehdi anlatırdı. Mehdi, kimsesizler yurdundan, ufacık bir oğlandı. Tek satranç oynayabilenimiz o; “kale, efendi efendi yoluna düz giderken, filler, kıçlarının büyüklüğüne bakmadan çaprazlık yapıyorlar(mış).”

“Oğlum çok basit. Bak Halit hiç yerinden kıpırdıyor mu? Demek, Mardin karşı ceza alanı civarında. Geliyorlar. Halit, geri geri, hafif ön eğilmiş gidiyor. Hızlı geliyorlar. Of of of, Halit ne yapsın? Ordan şut çektirilir mi? Kesin stoperin hatası.”

“Stoper?”

“Oğlum siz de hiçbir şey bilmiyorsunuz.”

“Önünüze bakın. Tarbzon gelmiş de ne olmuş? Herifler para kazanıyor, size ne?”

Türkçe öğretmenimiz, Türkçe’ye yapılmış sarışın, sevimsiz, erkek bir hakaretti.